Kuzey Irak’a Türk Askeri Girerse
Lübnan’a Tezkere Meclis’ten
geçti. Şimdi gündem Kuzey Irak operasyonu. İşte Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu'nun
Sınır Ötesi Operasyon raporu… Lübnan’a asker gönderme tezkeresinin Meclis’ten geçmesinden
sonra gözler yeniden Kuzey Irak’a Sınır Ötesi Operasyon’a çevrildi. Son günlerde artan şehit cenazeleri
ve şahin politikalar izlemesi beklenilen Org. Yaşar Büyükanıt’ın göreve gelmesi de bu beklentiyi
yükseltiyor. Tam bu noktada Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Kurumu önemli bir rapor hazırladı.
“Irak’ın Kuzeyi: PKK Terörü Sorunu ve Sınır Ötesi Operasyon Raporu” isimli raporda,
PKK’yla mücadelede yapılan hatalar, yapılması gerekenler ve Kandil Dağı operasyonu tüm yönleriyle
incelenmiş. “Türkiye bölge hep aynı kalıyor gibi hareket ediyor” saptamasıyla başlayan
rapor, “Ya Türkiye çözüm paketleriyle Irak’ın kuzeyine doğru ilerleyecek ya da Irak, sorunlarıyla
Türkiye’ye doğru ilerleyecek. Hareketsiz kalan bir Türkiye ikincisini seçmiş demektir” gibi oldukça
çarpıcı bir giriş yapıyor konuya. Bağımsız Kürdistan Avantaja Dönüştürülebilir
Rapora göre; Türkiye parçalanmış bir Irak’a hazır olmalı ve bir B Planı yapmalı. Türkiye’nin
Irak’ın “toprak bütünlüğüne” vurgu yapmasına rağmen süreç tersi yönde işliyor ve
Türkiye bunu engelleyemiyor. Ancak tüm bunlara rağmen Bağımsız bir Irak Kürdistan’ı Türkiye
için tehdit olmak zorunda değil, hatta büyük bir avantaja da dönebilir. Türkiye için “en kötü seçenek” Irak’ın
parçalanmasından ziyade, Irak’ın kuzeyinin de güneyine dönmesi. Yani kuzeyde iç savaşın başlaması.
Bu durum PKK için altın bir fırsat olur. Bölgeyle yapılacak ekonomik entegrasyon, birleşik ya da parçalanmış
tüm Irak senaryolarında Türkiye’yi avantajlı duruma sokar.Türkiye öncelikle iç savaş ve terörün kuzeye
yayılmamasına çalışmalı. Irak’taki iç savaş ortamı Kürtlerin Türkiye’ye ve
bölge ülkelerine karşı daha bağımsız ve dış güçlere (ABD, İsrail, İngiltere)
daha bağımlı olmasına neden oluyor. Türk-Kürt Kutuplaşması Tarihin Doruk NoktasındaTürkiye’deki
bazı grupların Türkmen-Kürt ayrımını olduğundan daha fazla derinleştirmesi de büyük bir
hata. İç siyaset malzemesi olarak ta kullanılan bu durum yani Türkmen-Kürt ayrılığına yapılan
her vurgu, hem bölgede ipleri daha da geriyor hem de Türkiye’de Kürtler ile toplumun geri kalan kısmı arasında
kutuplaşma tehlikesi doğuruyor. Türkiye’de Türk-Kürt kutuplaşmasının tarihte hiç olmadığı
kadar Irak Savaşından sonra tehlike haline gelişi bunun sonucu. Kuzey Irak’a Tam 24 Operasyon Yaptık
AmaTürkiye Kuzey Irak’a 1983-1999 yılları arasında tam 24 operasyon yaptı. Ama bu operasyonların
hiçbirinde ABD ve İngiltere Irak’ın içinde değillerdi. Yani o zamanki Kuzey Irak, şimdiki Kuzey
Irak değil.1992 Harkur, 94 Zeli, 95 Çelik, 97 Balyoz ve 99 Sandviç operasyonlarının hepsinde Washington’un
desteği vardı. Bu operasyonların önemli bir kısmı da Barzani’nin daveti üzerine gerçekleşmişti.
Ve operasyonlarda bölgedeki Kürtlerin her türlü desteği sağlanmıştı. Bazı operasyonlarda Talabani
de destek vermişti.Bu destekler uluslar arası arenada, operasyonun Kürtlere yönelik değil teröristlere yönelik
olduğunu anlatmayı olanaklı hale getirmişti. Yani geçmiş tüm operasyonlarda Iraklı Kürtler Türkiye’nin
yanındaydı.Operasyonların tamamında finans çevrelerinin desteği alınmıştı. IMF’nin
desteği tüm operasyonlarda konu başlığı olmuştu. Kahramanlık Türküleri Değil Rakamlar
KonuşsunÖncelikle bugüne kadar yapılan tüm operasyonlarda hedeflere ne kadar ulaşıldığı
ortaya konmalı ve tartışılmalı. Bu operasyonların tamamında, “kökü kazınacak”,
“tepelerine balyoz gibi inildi”, “bu sefer ileri bitecek”, “4000 tererist kuşatıldı
ve imha edilecek” gibi sloganlarla halkta beklentiler oluşturuldu. Ama bunlar gerçekleşmeyince PKK olduğundan
güçlü algılanmaya başlandı. Operasyon Dört Sebeple Daha Zor.Sınır ötesi operasyon imkansız değil
ama dört sebeple daha zor:Birincisi: Eskiden Türkiye’nin karşısında Saddam vardı. Şimdi bölgede
güç ABD ve İngiltere. İkincisi: Türkiye operasyonun Kürtlere yönelik olmadığını göstermek için
Irak Kürtlerinin dolaylı da olsa desteğini almak durumunda. Üçüncüsü: Türkiye AB ilişkileri artık çok
farklı boyutta. Eskiden Gümrük Birliği’nin riske edilmesinden konuşuluyordu şimdi riske edilecek
şeyler çok fazla.Dördüncüsü: Türkiye 200 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaştı. Bu rakam eskisine oranla
çok fazla. Operasyon başta Irak’taki Türk işadamları olmak üzere Türk ihracatını ciddi oranda
risk altına alabilir.Zorunlu Askerlerle OlmazTüm şartlar oluştuğunda bile yapılacak operasyon son
derece hızlı ve profesyonelce olmalı. Bu nedenle zorunlu askerlik hizmeti yapanlarla bu operasyon yapılmamalı.
İyi yetişmiş profesyonel ordu mensuplarınca seçme timlerle operasyon gerçekleştirilmeli. Operasyon
iyi istihbarat almış, hava hakimiyeti ve özel kabiliyete haiz sınırlı sayıdaki timlerin teröristleri
sarması şeklinde olmalı. Geniş kara birlikleriyle teröristleri sınır ötesinde kovalamak ve yakalamak
olanaksız. Bu mümkün olsaydı yurt içindeki teröristler yakalanmış olması gerekirdi. Politikalar
Güvenlik Güçlerine Terk EdilemezTürkiye, Kürt ve Türkmen politikalarını güvenlik güçlerine terk etmekten vazgeçmeli.
Türkiye’nin Türkmenler’le ilgilenmek üzere bölgeye gönderdiği bazı kişi ve kuruluşlar buradan
edindikleri mali ve siyasi güce Türkmenler üzerinden kişisel ve ideolojik çıkarlarını için kullanmaktalar.
Hatta bu gruplar Türkiye’deki iç siyasete karışmaktalar.
Türkiye’deki çeteleşme
hareketlerinde Kuzey Irak her geçen gün daha etkili hale gelmekte. Danıştay Saldırısından, Atabeyler
Çetesine kadar birçok olayda silahların geldiği yer ve para değişiminin yapıldığı
yer Kuzey Irak. Kürt Peşmergeleri Türkiye Eğitmeli. Kürt
Peşmergelerin eğitimini Türk askeri ve polisi yapmadığı için bu görev İsrail ve ABD’ye
düşmekte. Oysa Türkiye bu konuda her türlü imkana sahip. Harp Okulları ve Polis Akademisi bu noktada kullanılmalı.
Kürtler sadece Talabani ve Barzani olarak görülmemeli. Diğer Kürt grupları ile bağlantı kurulup çoğulculuk
desteklenmeli. Kürtler Türkiye’yi Engel Görmeye BaşladıTürkiye Kürtlere düşman olmadığını
aksine onların koruyucusu olduğunu hissettirmeli ve PKK konusunda kararlı olduğunu kanıtlamalı.
Ancak Türkiye bu iki kritik konuda tam tersi mesajlar veriyor. Kürtler Türkiye’nin kendileri önündeki tek engel olduğunu
düşünürken, PKK konusunda Türkiye’nin tehditlerinin boş olduğu düşünülmeye başlandı.
Kandil Dağı Gerçeklerine Buyrun Türkiye Kandil Dağı'na girerse nelerle karşılaşacak? Kandil nasıl
bir dağ, PKK'nın ne kadar gücü var? Türkiye bugüne kadar K. Irak'a kaç operasyon yaptı? Uluslararası
Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) “Irak’ın Kuzeyi: PKK Terörü Sorunu ve Sınır
Ötesi Operasyon Raporunun” ilk bölümünü dün yayınlamıştık. Bugün ise rapordaki “Sırın
Ötesi Operasyon: Nasıl ve Ne zaman?” başlığını taşıyan bölümün ana hatlarını
yayınlıyoruz. Türkiye’nin bugüne kadar Kuzey Irak’a 24 kez sınır ötesi operasyon yaptığı
belirtilen raporda, bu operasyonlar ve sonuçları anlatıldıktan sonra Kandil Dağı’na yapılacak
muhtemel operasyonun bilançosu ve başarı-başarısızlık ihtimalleri üzerinde duruluyor. Türkiye
Irak’a ilk operasyonu 1983’te yaptı. Operasyon Ankara ile Bağdat arasında “Sınır
Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması” imzalandıktan sonra gerçekleştirildi. Anlaşma,
Türkiye’ye “sıcak takip” hakkı veriyordu. Böylece Türkiye 7000 kadar askerle sınırı
5 km kadar geçti. Aralıklarla komando birlikleri ve hava saldırıları şeklinde
süren operasyonlar sonucunda 1991 yılında, yerel Kürt grupların da desteğinin sağlanmasıyla,
Dohuk, Erbil, Zaho, Selahaddin şehirlerinde Türk İstihbarat birimleri kalıcı olarak yerleştirildi.
En Kapsamlı Operasyon BALYOZ OperasyonuyduGenelde 5-15 bin arası askerle yapılan 24 operasyonun en kapsamlısı
1997 yılında yapılan Balyoz Operasyonuydu. Bu operasyona hava desteği altında 35 bin asker katıldı.
Askerler bütün bir yazı Irak’ın içlerinde geçirdi. Operasyon sürerken 10 bin asker desteği daha verildi.
Eylül ayı geldiğinde ise tank desteği barındıran 10 bin asker daha Irak’ın içlerine girdi.
Ekim’in ikinci haftası Türk askeri geri döndü. Sınıra 1000 asker yerleştirildi TSK iki helikopterini
kaybetti. Beklenen Sonuç Bir Türlü AlınamadıAncak tüm bu büyük operasyonlara rağmen PKK bir türlü bitirilemedi.
Dev büyüklükteki Balyoz Operasyonu’ndan iki yıl sonra, yani 97’de bu kez 20 bin askerle Çekiç Operasyonu
yapıldı. Bu operasyonunda KDP de Türk askerine destek verdi. Bu operasyon da beklenen sonucu vermedi bu kez bir
yıl (1998) sonra, 15 bin askerle Murat Operasyonu yapıldı. Bir yıl sonra (1999) tekrar hava ağırlıklı
Sandviç Operasyonu gerçekleşti. TSK’nın en üst düzey operasyonu ise çok sayıda generalin katıldığı
1995’teki Zeli Kampı’nın hedef alındığı 35 bin askerle gerçekleşen ve 60 km kadar Irak sınırına ilerlenen Çelik Operasyonuydu.
Bu operasyon da istenen sonucu vermemişti. Oysa operasyonların hepsine etkileyici isimler verilmiş ve; “kökü
kazınacak”, “tepelerine balyoz gibi inildi”, “bu sefer ileri bitecek”, “4000 terörist
kuşatıldı ve imha edilecek” gibi vaatlerle başlanmıştı. Peki Operasyonların
Maliyeti?Yerel Kürt grupların desteği, Barzani ve Talabani’nin zayıf olması, OHAL ve sınırsız
maddi desteğe rağmen operasyonlar neden istenen sonuca ulaşamamıştı? Üstelik operasyonlarda
hem çok sayıda şehit verilmiş hem de son derece pahalı olmuştu. Ayrıca operasyonlarla ilgili
“net” bilançolar açıklanmadı. Şuan Kandil Dağına Birlikler İlerlerse Türkiye şuan
yapılacak bir sınır ötesi operasyonda geçmişteki avantajlara sahip değil. Kandil Dağı,
Türkiye sınırına uçaklarla 5 dakika mesafede ancak sınıra yakın hava üssü kurulmadığı
için en yakın üs (Diyarbakır-Malatya) 456 kilometre
ötede bulunuyor. Bu hava desteğini zayıflatıyor. Kandil Dağı dar geçitler ve pusu kurulmasını
kolaylaştıracak türden. Askerler 1 km boyunca
tuzaklar içinden yürümek zorunda. Yükseklik 3000 metreye kadar çıkıyor. Bölgedeki PKK kamplarından önemlileri,
“Masum Korkmaz Askeri Akademisi” ve “Haki Karer İdeolojik Eğitim Akademisi”ni ağır
silahlar ve uçaksavarlar koruyor. İki kampta 2005 rakamlarına göre 3 binden fazla kaleşnikof, 10 bin el bombası,
242 roketatar, 13 uçaksavar bulunduğu tespit edildi. PKK’nın Kuzey Irak’ta 5000 militanı olduğu
söyleniyor. Ancak bu rakamın 3 hatta 2 bin olduğunu iddia edenler var. Ancak bunların hepsi Kandil’de
değil. Yani Kandil’deki tüm teröristler öldürülse bile “PKK bitti” denilemez. Çok Şehit Verilip
Az Terörist YakalanırsaKandil Dağı, vadi ve çevre tepeler çok sayıda mağara ve kaya oyuklarıyla
dolu. Vadi düzenli ordunun ilerlemesini zorlaştıracak zig zaglar içeriyor. Maddi boyutu bir tarafa düzenli ordu
için böylesine olumsuz şartlarda “çok sayıda şehit verip az sayıda terörist yakalama” olasılığı
da mevcut. Dağın etrafı çok geniş 50 km
çaplı bir kuşatma gerekli. Bunun için de 50 bin asker gerekiyor. Ancak az sayıda ve hareketli profesyonel askerler
kullanılabilir. Operasyonda İran’dan top ve füze atışı ile bazı stratejik noktaların
tutulması, gizli operasyonlarla besleme yapılması gerekiyor.
Geçmişin aksine Türkiye
bu operasyonda Kürt desteğine sahip değil. Barzani ve Talabani operasyona izin verilmeyeceğini açıkladılar.
Kandil dışındaki PKK’lıların “peşmerge kılığında” oldukları
dikkate alındığında operasyon daha riskli ve getirisi daha düşük türden olacak.Sadece Kandil Operasyonu
YetmezPKK sadece Kandil’de değil bölgedeki diğer yerlerde de kamplara sahip. Genelkurmay’ın raporlarına
da yansıyan verilere göre PKK Kampları şöyle:Harun Kampı, Tang-i Shiwadiza, Kenicenge Kampı, Bokrisan
Bölgesi, Levje Köyü, Enze Köyü, Sarı-ı Sule Dağı, Gırnako ve Pişteşan Bölgeleri, Zargali
Köyü, Kurtak Köyü.Örgütün, Kandil’in dışında bu kadar geniş bölgeye yayılması bir operasyon
değil “operasyonlar dizisini” gerekli kılıyor. Ve 50 bin kişilik hareket kabiliyeti sınırlı
birlikler yerine vurucu timlerle operasyonun yapılmasını avantajlı hale getiriyor. Operasyonun Diğer
Riskleri: İlk ABD’li Kanı DökülebilirTürkiye Operasyona ABD’ye rağmen meydan okuduğu izlenimi
verirse bunun siyasi maliyeti olacağı kesindir. Amerikan askerleriyle sıcak temas ihtimali de sıkça telaffuz
ediliyor. ABD-Türkiye ilişkilerinde “ilk kan” dökülecekse bunun muhasebesi iyi yapılmalı AB ile
müzakereler sürerken atılacak her adım daha dikkatli izlenecektir. Kandil Dağı’na yapılacak
saldırı, içeride yapılacak PKK saldırıları ve ayaklanma girişimlerinin gölgesinde kalabilir.
Yani Türkiye, içten ve dıştan kıskaca alınabilir. Iraklı Kürtlerin, ABD-İngiltere ve İsrail
eğitimi aldığı düşünüldüğünde Türkiye’ye ders vermek isteyen bazı çevrelerin PKK’ya
destek verebileceği ihtimali biliniyor. Operasyonlar iç siyasete alet edilebilir, hükümet zayıflar ve istikrarsız
dönem başlayabilir. PKK Sınırlarımızı Yol Yaptı Kandil Dağı dışında
PKK’nın Türkiye içinde militanları bulunduğu unutulmamalı. Güvenlik güçlerinin rakamlarına
göre son 2 yıl içinde 2000’den fazla PKK’lı Türkiye sınırını aştı. Bu
durum asıl operasyonun Türkiye içinde yapılması gerektiğini gösteriyor. Yani PKK’lılar Kandil
Dağı’ndan toplam 600 km mesafe yürüyerek
Van, Tunceli ve diğer yerleşim birimlerine girdiler. Bu Türkiye’nin sınırlarını korumada
ciddi zafiyeti olduğunu gösteriyor. PKK’lıların kamplardan ayrılıp, yürüyerek Türkiye’ye
rahatça sızdıkları Kandil Dağı’nın bazı illere uzaklığı şöyle:Malatya:
626 kmTunceli: 571 km Elazığ: 565 km Diyarbakır: 450 km Mardin: 370 km Şırnak:
242 km Siirt: 28 km Hakkari: 120 km
Kürdistan'ı Türkiye Kurarsa Ne Olur? “Kürdistan Devleti, Türkiye
tarafından şekillendirilirse ne olur?” Cin şişeden çıktı… İşte korkulan
soruya Türkiye’den verilen cesur yanıt… Ve 13 madelik Kürdistan'ın yararları.. “Kuzey Irak’a
Türk Askeri Girerse” ve “Kandil Dağı Gerçekleri” başlıklarıyla Uluslararası
Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) “Irak’ın Kuzeyi: PKK Terörü Sorunu ve Sınır
Ötesi Operasyon Raporu”nun ilk iki bölümünü yayınlamıştık. Şimdi üçüncü ve en çok tartışılacak
bölümüne geçiyoruz: “KÜRT DEVLETİ”Raporun bu bölümünde, “Bir Kürt devleti kurulur mu, kurulursa nasıl
olur, nasıl olmalı?” gibi sorulara yanıt arandıktan sonra en can alıcı soruya cevap veriliyor:
“Türkiye tarafından şekillendirilmiş bir Irak Kürdistanı nasıl olur, Türkiye için hangi yararları
sağlar”Raporun ilgili bölümünün satır başları şöyle:Irak’ta Ne İstediğimizi
Hiç SöylemedikTürkiye, Irak’ta sadece ne istemediğini söyledi. Ne istediğini ise söylemedi, hatta ne istediği
konusunda kendisinin bile şüpheleri var. Kuzey Irak’taki güç boşluğu ortada. Kürtler dahil Irak halkının
devlet ihtiyacı bir şekilde karşılanacak. Türkiye için bundan sonra önemli olan bir Kürt devletinin kurulup
kurulmaması olmamalıdır. Önemli olan bağımsız bir Kürt devletinden çok, bunun nasıl şekilleneceği.Türkiye’nin
en önemli K. Irak stratejisi, bölgede Türkiye’ye dost bir gücün olması olmalıdır. Bunun Arap ya da Kürt
olması ikincil bir mesele. Irak’ta kurulacak bir Kürt oluşumu Türkiye’deki Kürtçü hevesleri güçlendirebilir.
Ama bu böyle olmak zorunda değil. Tersi de olabilir. Irak’ın kuzeyinde Türkiye’nin dostu olacak ve böyle
kalacak bir oluşum Türkiye’nin içindeki Kürt sorununa da kesin bir çözüm getirebilir. Şuan ki durum Türkiye’nin
K. Irak’tan bağımsız Kürt sorununu çözme ihtimalinin zayıf olduğunu gösteriyor. K. Irak’ta
ve diğer bölge ülkelerinde Kürt sorununda inisiyatifi alamayan bir Türkiye, diğer ülkelerin alacağı inisiyatiflere
yanıt vermek zorunda kalacaktır. Türkiye İnisiyatifli Kürt Devletinin YararlarıPeki Türkiye tarafından
şekillendirilmiş bir Irak Kürdistanı nasıl yararlar sağlayabilir?1 – PKK terörüne karşı
sınır ötesi müttefik elde edilmiş olur. Güvenliği ve ekonomisi Türkiye’ye bağlanmış
bir Irak Kürdistanı PKK benzeri terör örgütlerini kendisi için de tehdit sayar. 2 - Irak’ta bir Kürt devletinin
kurulmuş olması Türkiye üzerinde oluşan baskıları azaltır. Şu anda yeryüzünde 20 milyondan
fazla Kürt yaşamasına rağmen tek devletleri yok. Bu Kürt nüfusa sahip tüm devletlerde gerginliğe yol açıyor.
Özerk bir Kürt devleti bu baskıları azaltır. Üstelik Türkiye’deki demokrasi ve ekonomik güç tüm Kürtleri
kıyaslamaya iter. 3 - Irak’ta Kürt devleti olmasına rağmen Türkiye’deki Kürtlerin buraya
gitmemesi, Türkiye’nin Kürt sorununu sonsuza dek çözmesinde önemli bir dayanak oluşturur. Hatta Irak Kürdistanı,
diğer bölge ülkeleri yerine Türkiye’yi model alacaktır. Bu Türkiye’nin nüfuzunu tüm bölgede artıracaktır.
Şuana kadar dezavantaj gibi duran Kürt sorunu bir anda avantaja dönüşebilir. 4 - Türkiye’deki, Suriye’deki
ve İran’daki bazı Kürtçü gruplar, Barzani-Talabani ikilisinin elde edeceği başarılara bel bağlamış
durumda. Oysa bu oluşumun inisiyatifi Türkiye’de olursa bu hevesler söner. Oysa şuanda Kürt devleti inisiyatifi
ABD, İsrail ve İngiltere etkisi altında. Bu ülkeler, tarihsel ve coğrafi olarak Kürtlerle ilgili söz söyleyecek
durumda değil. Budevletlerin inisiyatifi Araplarla-Kürtleri çatışmaya itecektir. Bu da Türkiye sınırında
kanlı bir savaş demek.
5 - Bağdat yönetiminin K. Irakta
kontrolü ele alması imkansız görünmekte. Bu durumda, güneydeki çatışmalar kuzeye yayılırsa,
durum PKK için en elverişli hale dönüşür. Oysa K. Irak’ta istikrar Türkiye için hayatidir. İstikrarı
temin edecek Kürt oluşumunun devamı Türkiye’nin çıkarlarına olabilir. 6 - Türkiye, Irak siyasetinin
dışına itilmiş durumda. Dolayısıyla Irak’ın parçalanması ve birkaç devlete ayrılması
planlarını Türkiye’nin kısa ve orta vadede durdurması mümkün görünmüyor. Irak’ın parçalanması
kaçınılmaz göründüğü an Türkiye’nin planlarını buna göre yapması zorunluluktur. 7 - Irak’ın
parçalanması durumunda. Kuzey Irak, bir tampon bölge olarak Türkiye’nin parçalanmadan göreceği zararları
absorbe edebilir.8 - Türkiye, Irak’ın kuzeyinde Kürtler ve Türkmenler vasıtasıyla etki sahası oluşturamaz
ise ABD, İsrail ve İran’ın tüm bölgede kuracağı düzeni kabul etmiş sayılır.
9 - İran, Irak Şiileri üzerinde etkin durumda. İleride bu etkisini Kürtler üzerinde de kurabilir. PKK ve benzeri
hareketlerin yakın gelecekte diğer ülkelerin kontrolüne geçmesi büyük tehlike.10 - Irak Kürtleri, Türkiye’yi
devlet kurmaları önünde en büyük engel olarak görmekteler. Türkiye’nin Kürtlerin güvenliği ve kalkınmasını
umursamadığı kanısına sahipler. Türkiye, Kürtlerin bu güvensizliğini ortadan kaldırmalı.
Iraklı Kürtler, Türkiye’yi bölgedeki diğer tüm ülkelerden daha fazla kendilerine yakın hissetmeli. 11
- Türkiye Kürtlerin güvenini kazanmalı çünkü; Dünyadaki en fazla Kürt nüfus Türkiye’de, Osmanlı geçmişi
nedeniyle aynı tarih ve değerleri paylaşıyor, bölgedeki en gelişmiş demokrasi ve ekonomiye sahip,
Iraklı Kürtlere yardımcı olabilecek tek devlet ve bölgedeki tek NATO üyesi.12 - Türkiye bugüne kadar büyük
bir hatayla Türkmenler ve Kürtlerin çıkarları zıtmış gibi bir tablo çizdi. Oysa çıkarlar zıt
olmak zorunda değil. Petrol de, Kerkük de, yönetim de paylaşılabilir. 13 - Türkiye Türkmenler ile diğer
grupların kutuplaşmasını engelleyecek projelere odaklanmalı. Irak’ın parçalanması
durumunda, en iyisi bir Kürt-Türkmen-Arap Federasyonu’nun oluşması.Türkiye Kürtlerin Kalbine OynamalıBarzani
ve Talabani, ABD ve Batıya verdikleri destek nedeniyle ve medyanın manipülasyonuyla birer halk hareketi lideri gibi
görünüyor. Oysa her iki lider de yeri geldiğinde Saddam Hüseyin gibi tutumlar sergileyebilmekteler. Türkiye Kürt liderler
ve Kürt halkı arasındaki farkları tespit edip ona göre hareket etmeli. Kürt yöneticiler üzerinde daha fazla
demokrasi ve liberalleşme baskısı yapılmalı. Kürtleri her an kullanılabilecek bir kart
olmaktan çıkarmanın yolu bölgenin Türkiye benzeri bir yapıya kavuşması. Irak Kürtleri üzerinde liderleri
aşan iletişim kanalları kurulmalı. Türkiye’ye yakın yeni Kürt isimler ve alternatif muhaliflerle
iletişim kurulmalı.Kürt liderler üzerinde, Kürt halkının talepleri ciddi bir baskı oluşturmalı.
Bu sayede Kürt liderler daha pragmatist ve Türkiye ile ilişkilerde daha fazla destek arayışına girer.
Kürtleşmiş ya da Kürtler üzerinde etkili Türkmenler ile iletişim güçlendirilmeli. Kürtlere yaklaşan Türkmenlere
“hain” gözüyle bakmaktan vazgeçilmeli.