12 EYLÜL ve TÜRKİYE ‘ nin KAYIPLARI
12 Eylül dönemi elbette
ki, resmi söylemlerde öne sürüldüğü üzere, “sağ-sol kavgalarının üniversite
kantinlerinden, sokaklara yayılması” hadisesinden ibaret değildir. 12 Eylül her şeyden önce, ülkemizde 60’lı ve 70’li yıllarda yükselen çağdaşlaşma
ve demokratikleşme hareketlerinin önünü kesmek ve emeğin kazanımlarının
geriletilerek, ülkemizi uluslar arası işbölümü içerisinde taşeronlaştırılmış bir ucuz
işgücü deposu haline dönüştürmeyi amaçlayan emperyalist neoliberal
küreselleşme sürecinin önemli bir parçasıdır.
12 Eylül darbesini izleyen
günlerde, bir yandan emeğin politik ve sendikal örgütleri
yasaklanır ve on binlerce genç, öğrenci, işçi,sendikacı, siyasetci, vatansever,
milliyetçi,sağcı,solcu, inançlı insanlar cezaevlerinde işkence
görür iken; bir yandan da ulusal ekonomimiz Dünya Bankası ve IMF uzmanlarınca
hazırlanan yapısal uyum programları uyarınca, serbestleştirme, özelleştirme ve kuralsızlaştırma yoluyla küresel kapitalizmin yasalarına tabi kılınmaktaydı.
Bu süreçte en ağır darbeyi de emeği ile yaşayan gariban sınıflar almıştı.
Bu tespitin boyutlarını vurgulamak
için sanayi kesiminde işçi ücretleri ile emek üretkenliği arasındaki bağıntıların 1980-sonrasında
nasıl kopartıldığını gözlemek yeterlidir. Aşağıdaki şekilde Devlet İstatistik Enstitüsü İmalat Sanayi YıllıkAnketleri’nden derlenen
1950-1999 arasındaki özel imalat sanayi ücret ve işgücü üretkenliği endeksleri sergilenmektedir.
Sergilenen
veriler imalat sanayi emek üretkenliğinin 1980’den 1993’e değin reel olarak sürekli artış
gösterdiğini ve 1999 itibariyle işçi başına reel üretimin,
1980 düzeyinin 2.5 misline ulaştığını belgelemektedir. Ancak reel ücret gelirleri, 1980-88 arasında
sürekli
gerileme göstermiş ve 1989-91’deki ücret artışlarına karşın, sürekli olarak
yarattığı üretkenlik
kazanımlarının
gerisinde kalmıştır.
Resmi veriler Türk işgücü
piyasalarında 12 Eylül sonrasında yaşanan kırılmayı
yalın olarak göstermektedir. 1980-sonrası Türkiye ekonomisinde reel ücretlerin durgunluğa itilmesinin sadece
bir iki yıllık bir dönemsel dalgalanmadan ibaret olmadığı; bunun ötesinde, 30 yıllık ücret
kazanımlarının genel trendinin kırılarak, yepyeni bir düzleme oturtulmuş olduğu açıkça
görülmektedir. Daha açık bir ifadeyle, “küreselleşen”
ulusal ekonomide ücretlerin üretkenlik kazanımlarıyla olan – kabaca da olsa– birlikteliği 1980
dönüşümü ile kopartılmış ve 1950’den bu yana gelen
artış trendi terkedilmiştir.
Ancak 12
Eylül dönüşümü sadece emek gelirlerinin bastırılması ile sınırlı kalmayacak, bunun da ötesinde,
Cumhuriyet kurumlarının tasfiyesini amaçlayan gerici-Sözüm ona Aydın örgütlenmelerin önünü de açarak, ülkemizi
“Büyük Orta Doğu Projesi” benzeri siyasi dönüşümlere hazırlayacaktır.
Bu anlamda 12 Eylül darbesi, emperyalizmin
küresel hegemonik gücünün bölgemiz
coğrafyasına ilişkin
belki de en stratejik manevrasını göstermekte ve 1971’de Şili’de
gerçekleştirmiş
olduğu darbeden sonraki en acımasız ve “başarılı”
dönüşümü sergilemektedir.
Ve dolayısıyla,
12 Eylül ’ün sorumlularının yargı önüne çıkartılması dahil olmak üzere, tüm kural ve kurumlarının kaldırılmasını talep etmek ve bu yönde uğraş vermek, kendisini insanlığın ve ulusal bağımsızlığın
yanında gören her vatandaşın görevi olmalıdır.
Artık uyanma zamanıdır
lütfen ama lütfen uyanalım 11 Eylül ve 12 Eylül Zihniyeti aynı dır
YETER ARTIK
UYAN EY MİLLETİM
UYAN EY TÜRKİYE
12 EYLÜL 2006
Lütfen Yorumlarınızı yazınız .
www.blogcu.com/bencaneren
bencaneren@
hotmail.com
bencaneren@mynet.com
bencaneren@dilovasi.org